top of page
Yürüyüş İnsanlar

"A Million Little Things" Dizisi İncelemesi

Güncelleme tarihi: 15 Ağu 2024

a million little things dizisi

A Million Little Things ABD yapımı bir drama dizisidir. İlk bölümü 26 Eylül 2018'de ABC kanalında yayınlanan dizi 5 sezon sonunda 2023’te ekranlara veda etti.


Dizi, Boston'da yaşayan bir grup arkadaşın aynı zamanda 4 çiftin, hayatını ve aralarındaki karmaşık ilişkileri konu alır. Başlangıçta aralarından birinin intiharıyla sarsılan bu arkadaş grubu, her geçen gün birbirlerine daha sıkı bağlanarak hayatın zorluklarıyla yüzleşmeye çalışmasıyla devam eder. Dizinin en belirgin temalarından biri, dostluğun, ailenin ve ilişkilerin önemi üzerinedir. Bu bağlar, karakterlerin yaşamlarına yön veren temel unsurlar olarak öne çıkar. Dizi, aynı zamanda depresyon, intihar, kanser, aldatma, ebeveynlik ve bağımlılık gibi ağır ve karmaşık ama gerçek temalara da cesurca ve samimiyetle yaklaşır. Her bir karakterin kendi içsel mücadelesi olmasının yanı sıra romantik ilişkilerin, arkadaşlık ilişkilerinin insanın hayatında ne denli önemi olduğunu, izleyiciyi derin bir duygusal yolculuğa çıkararak anlatır. Dizi, toplumsal cinsiyet rolleri, ırk eşitsizlikleri, arkadaşlık dinamikleri, modern aile yapısı gibi sosyolojik temalara odaklanır. Jon’un intiharıyla başlayan olaylar, izleyiciyi bu arkadaş grubunun içsel dünyasına çekerek, depresyon ve ruh sağlığı sorunlarına karşı toplumsal algıyı sorgulamaya iter. Dizideki karakterler, özellikle erkek karakterlerin, duygularını ifade etmekte zorlanmaları ve bu durumun yol açtığı psikolojik etkiler, toplumsal cinsiyet rolleri üzerine önemli bir eleştiri sunar. Dizinin sloganı ise şu “arkadaşlık tek büyük bir şey değil milyonlarca küçük şeydir.”


A Million Little Things dizisi izleyiciyi düşündüren, duygularıyla zarifçe temasa geçen ve aynı zamanda hayatın zor da olsa, yarının daha iyi olabileceği umudunu aşılayan bir dizi olarak öne çıkıyor. Kendine özgü hikâyesiyle izleyiciyi etkileyen bu yapım, dost olmanın, anlamlı ilişkiler kurmanın önemini her fırsatta gösterse de günün sonunda herkesin kendi mücadelesini tek başına verdiği mesajını da verir. Sonuçta Rome bir avuç dolusu hapı ağzına atarken tek başınaydı. Maggie her ne kadar Gary’e “senin sayende hayattayım” dese de yaşamak Maggie’nin seçimiydi. Karakterler arasında ortak bir şey varsa o da aileleri tarafından duygusal anlamda destek görmemeleri hatta terk edilmeleridir. Sanırım bu neden hepsinin iyi ebeveynler olduğunu açıklıyor. Her ne kadar drama yoğun olsa da dizi duygu sömürüsü yapmadan, ağır konuları işlerken bile sarkastik bir dil kullanıyor. Bu izleyicinin diziyi içselleştirmesine olanak tanıyor. Bence dizide geçen iki mükemmel replik var. “Hiçbir şey sonsuza kadar sürmüyor sevdiğimiz insanlar hayatlarımızı terk ediyor ama bizi nasıl değiştirdikleri sonsuza kadar bizimle kalıyor”. İntihar etmeyi deneyen bir karakterin ağzından “Bugünün acı verici olduğunu biliyorum ama yarınlar da var" diye bir cümle duymak vurucuydu. Bu replikler bile izleme motivasyonu için yeterli ama bence kesinlikle şans verilmesi gereken bir dizi.


Karakter analizleri yazının devamında. Diziyle ilgili yorumlarınızı bekliyorum, siz de en sevdiğiniz karakteri yorumlara bırakmayı unutmayın.



Karakter Analizleri:

Jon Dixon: Arkadaş grubunun lideri olarak görülen ve herkesi hayata bağlayıp bir arada tutan Jon, dışarıdan mükemmel bir hayata sahip gibi görünse de içsel olarak büyük bir acı taşır ve karmaşık hayatı, sonunda onun intiharıyla sonuçlanır. Jon'un intiharı, dizinin ana olay örgüsünü başlatır. Arkadaş grubunun hem bireysel olarak hem de topluca yüzleşmeleri gereken pek çok sorunu gün yüzüne çıkarır.


Delilah Dixon: Delilah, Jon’un eşi ve iki çocuğunun annesidir. Anlayışlı ve destekleyici bir kişiliğe sahipken kocasının intiharı sonrasında büyük bir karmaşa yaşar.

Benim kişisel olarak en hoşlanmadığım ve empati yapamadığım karakter diyebilirim. Ne olursa olsun kocasını en yakın arkadaşıyla aldatması benim için kabul edilebilir bir şey değil. Hoşlanması bir derece kabul edilebilir sonuçta ne hissedeceğini seçemiyorsun ama eyleme geçmesi affedilemez.


Eddie Saville: Eddie, müzik kariyerinde başarısız olmuş ve evliliğinde sıkıntılar yaşayan bir adamdır. Aldatma ve bağımlılıkları konusundaki ikilemi hem kendi hayatında hem de arkadaş grubunda büyük yankılar uyandırır.

Tüm bunlara rağmen sürekli daha iyi bir baba olmaya çalışmasını izlemek gerçekten hoş. Eddie dizi boyunca bana hep irade kavramını, insan olmanın getirdiği zayıflıkları düşündürdü. Bu açıdan aslında hikayesini izlemeyi sevdiğim bir karakter ama yine aynı şekilde en yakın arkadaşını karısıyla aldatması bu karakteri gözümden ister istemez düşürüyor.


Katherine Kim: Katherine başarılı bir avukattır ve Eddie’nin karısıdır. Aynı zamanda güçlü ve bağımsız bir kadın, mükemmel bir annedir. Ancak evliliğinde yaşanan sorunlar ve çatışmalarla başa çıkmak zorundadır.

Katherine kesinlikle dizideki en olgun ve bilge karakter bence. Buna rağmen bana hep arkadaş grubundan dışlanıyormuş gibi geldi. Aldatılan kendisi olmasına rağmen tüm destek Eddie ve Delilah’a verildi. Üstüne ikisini de affetme olgunluğunu gösterdi ne diyebilirim ki Eddie çok şanslı (yerinde başkası olsa ohooo). Kaza yaptığında bile kimsenin umurunda olmadı. Dizi boyunca Katherine ile ilgilenen tek arkadaşı Gary’di ki o bile daha fazlasını yapabilirdi. Bence tartışmasız en yalnız bırakılan karakter.


Gary Mendez: Gary meme kanseri ile mücadele eder (evet erkekler de meme kanseri olabiliyor). Tıpkı onun gibi meme kanseriyle mücadele eden Maggie'ye âşık olan Gary, mizahıyla arkadaş grubuna neşe getiren bir karakterdir. Ancak o da içten içe ciddi güven sorunlarıyla boğuşur.

Dizide Gary benim en sevdiğim karakter en zor anlarda bile herkesi güldürebiliyor. Dokunulmaz olan her şeyle kendi kanseriyle, engel görülen tekerlekli sandalyeyle dalga geçiyor ve bu sayede herkesi özgürleştiriyor. Her yaştan insanla etkileşime geçebiliyor. Jon’dan sonra grubu bir arada tutan kişi rolünü üstlendi, herkesle ilgilenirken işini kaybetti. Aslında Jon'dan da fazlasını yaptı herkesin anne babası oldu. Gary olmasaydı grup çoktan dağılırdı gibi geliyor. Kendi duygusal yaralarını ve sorunları sarkastik mizahının altına gizleyerek arkadaşları için yaşadı. Aynı zamanda evli olmayan, ailesi olmayan tek karakter. Eddie ve Delilah, Charlie konusunda düşmanca karşı karşıya geldiklerinde “Hepiniz aileniz için en iyisini istiyorsunuz peki ya benim ailem ne olacak?” diye yakarışı karakteri özetliyor bence. Maggie ile ilişkileri tam olarak yarım kalan aşkın karşılığı benim için. Doğru insan yanlış zaman da diyebiliriz. Ne olursa olsun Maggie ile olan ilişkileri onun için yaptığı fedakarlıklar çok etkileyiciydi. Psikolog olan Maggie olmasına rağmen ilişkide daha olgun ve şeffaf davranan bence kesinlikle Gary’di. Bence bu ilişkinin bitme sebebi Maggie’ydi. Günün sonunda dizi boyunca en fazla karakter gelişimi gösteren Gary idi.


Maggie Bloom: Maggie genç bir terapist ve meme kanseri hastasıdır güçlü ve bağımsız bir kişiliğe sahipken hastalık süreci onu değiştirir. Kanserle mücadele eden Maggie, hayata bakış açısı ve ilişkilerinde büyük bir dönüşüm geçirir. Gary ile olan ilişkisi, dizinin merkezindeki duygusal çatışmalardan biridir.

Maggie kesinlikle en sevdiğim karakterlerden biri ama gel gitleri beni biraz yoruyor. Psikolog olmasına rağmen duygusal zekâsı kendine ve kendi romantik ilişkisine gelince bir hayli düşüyor. Maggie dizinin başında neredeyse hiçbir şeye sahip değilken dizi boyunca gerçek arkadaşlara, aşka, koşulsuz sevgiye kısaca bir aileye sahip oluyor. Gary ile olan her şeyi sonunda bence berbat etse de kalbinden şüphe duymadığım bir karakter. Hastalığıyla ettiği mücadele karaktere saygınızı arttırıyor, gerçekten güçlü bir kadın.


Rome Howard: Enerjik ve optimist görünüşünün aksine derin bir depresyon ve kişisel sorunlarla başa çıkmaktadır. Kariyerine işi olan reklam ile değil, tutkusu olan yazarlık ve yönetmen olarak devam etmek istemektedir. Regina ile mutlu bir evlilikleri vardır.

Dizide geçen bir sahnede “intiharın sebebi tek büyük bir şey değil milyonlarca küçük şeydir” diyişi intihar ile ilgili daha farklı düşünmemi sağladı. Bir erkeğin depresyonu olmasının ne demek olduğu üzerine de düşündüm. Toplum erkeklere duygularından bahsetmelerine müsaade etmiyordu. Jon’un ölümünden sonra arkadaşlarına “hiç gerçek bir şey hakkında konuşmuyoruz” diyen, grubun sorunlarla yüzleşmesini ve birbirleriyle bir şeyler paylaşmasını sağlayan Rome’du.


Regina Howard: Regina zeki, şefkatli, kararlı bir kadındır. Kendi restoranını işletmek hayalidir. İşine, eşine ve arkadaşlarına bağlıdır. Regina iş hayatı ve eşinin depresyonu ile aynı anda kendi mücadelesini verir. Rome’un intihar mektubunu bulduğunda yaşadığı süreç, kendini suçlaması, vicdan azabı, bana bunu gerçek hayatta yaşayan bir insanı düşünmeye itti. Gerçekten hazmetmesi zor bir durum ve Regina dizi boyunca Rome’a göz kulak oluyor. Dizideki en sağlıklı ilişkiye sahipler diyebilirim.

Comments


Yürüyüş İnsanlar

Bu acı döngüsünden nasıl çıkacagız?

Bizimle iletişime geç

Mail listemize katılın. Yeni içeriklerden haberdar olun.

Abone olduğunuz İÇİN TESEKKÜR EDERİZ

© 2035 by Phil Steer . Powered and secured by Wix

bottom of page